Sağlık, insanın sahip olabileceği en önemli ikinci nimettir. Bilinç ve akıl ise birinci nimettir. Dünya hayatında, bilinç ve akıl sağlığı için genel vücut sağlığının da (beyin sağlığı dahil) yerinde olması gerektiği düşünülürse, o zaman sağlık dünya hayatında birinci en önemli nimet olmaktadır. Bel sağlığının ise genel sağlık kavramı içerisinde özel bir konumu vardır.
Günlük hekimlik pratiğimiz esnasında bel fıtığına yakalanmış binlerce hasta ile karşılaşmaktayız. Bunların bir kısmında ağrı belde iken diğer bir kısmında bacak ağrısı ön plana çıkmaktadır. Bu hastalar, bazen haftalar hatta aylarca yatağa bağlı kalmakta, iş hayatları altüst olmakta, aile ve sosyal yaşantıları da bu olaydan ciddi şekilde etkilenebilmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde bu konuda yapılan araştırmalar, bel rahatsızlığı nedeniyle iş günü ve iş gücü kayıplarının ülke ekonomisine getirdiği yükün çok yüksek miktarda olduğunu göstermektedir. Türkiye’de de bel rahatsızlığının faturası ülke çapında mutlaka büyük olmaktadır.
Bel fıtığı bazen çok ağrılı seyredebilmektedir. Bazı hastalarda ağrı o kadar şiddetlidir ki, karşımıza geldiğinde “N’olur doktor bey, şu bacağımı kes de bu ağrıdan kurtulayım!” diyenler vardır.
Diğer taraftan insanlarımız hastalıkları konusunda genellikle bilinçsiz davranmaktadırlar. Konunun uzmanı doktorlara müracaat etmek yerine kulaktan dolma bilgilere dayanan rastgele birtakım yöntemlere başvurmakta, hatta kendilerine zarar bile verebilmektedirler. Karşımıza geldiklerinde belini birtakım maddelerle tamamen yaktırmış veya cildini ciddi şekilde kestirmiş insanlar görmekteyiz.
Basit bir tedavi ile iyileşmesi mümkün iken, bilinçsizce yapılan uygulamalar sonucu ameliyatlık hale gelmiş, daha da kötüsü ameliyata bile yetişemeden felç kalmış hastalar vardır.
Bütün bunlara karşılık günümüzde tıp dev adımlarla ilerlemekte, teşhis ve tedavi metotları hızla gelişmektedir. Bizlere gecikmeden ulaşan hastaların büyük bölümü konservatif tedavi adı verilen cerrahi dışı metotlarla iyileşebilmektedir. Az bir kısmında ise ameliyat gerekmektedir. Bu hastalara zamanında yapılan, uygun ve yeterli bir cerrahi müdahale hastayı ömür boyu rahat ettirebilmektedir.
Bütün bu imkanlara rağmen tabii ki en iyisi hastalığa hiç yakalanmamaktır. Bu yüzden kişi sağlığının kıymetini önceden idrak etmeli, gerekli tedbirler hastalığa yakalanmadan önce alınmalıdır. Koruyucu hekimlik üzerinde önemle durulmalı, hatta bu bir devlet politikası haline getirilmelidir.
İhtisas ve ilgi alanımız olması bakımından bel sağlığı konusunda uzun yılları kapsayan tecrübelerimizi özet halinde sunmak üzere bu siteyi hazırladık ve kitabımızdaki bilgileri buraya aktardık. Bu esnada basit ve insanların kolayca anlayabileceği sade bir dil ve anlatım tarzı kullanmaya gayret ettik. Her biri altın değerinde olan tavsiyelerimizi ilgili bölümde sıraladık. Çünkü hikayesinde bel fıtığı ya da başka nedene bağlı bel rahatsızlığı bulunan bir hasta -operasyon geçirmiş olsun veya olmasın- günlük hayatında yapması ve yapmaması gereken hareketleri bilmek zorundadır. Bu öğütlerimizi herkes bizzat öğrenmeli ve günlük hayat pratiğinde harfiyen uygulamalıdır.